CORONA VİRÜSÜN HUKUKİ ETKİLERİ
Dünya Sağlı Örgütü tarafından pandemi ilan edilen ve son bir aydır ülkemizde de görülmeye başlanan Covid-19 sebebiyle tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de bu durumun en hafif şekilde atlatılması amacıyla alınan zorunlu birtakım tedbirler söz konusu. Bu tedbirler herkesin yaşamını birçok yönden etkilemekte. Bu yazımızda söz konusu tedbirlerin beraberinde getirdiği mevcut ve muhtemel sorunlara hukuk kuralları ışığında cevap vermeye çalışacağız.
1) Paket tur alımı yapan vatandaşlar, virüsün görülmesinin ardından tur alımını iptal edip ödediği parayı geri alabilir mi?
Paket tur sözleşmeleri TKHK m.51’de “paket tur düzenleyicileri veya aracıları tarafından ulaştırma, konaklama ve başka turizm hizmetlerinden en az ikisinin birlikte, her şeyin dahil olduğu fiyatla satıldığı veya satımının vaat edildiği ve hizmetin yirmi dört saatten uzun bir süreyi kapsadığı veya gecelik konaklamayı içerdiği sözleşmeyi ifade eder.” şeklinde, aynı kanun maddesinin dokuzuncu fıkrasında katılımcı ise “herhangi bir paket turu satın alan veya almayı taahhüt eden, adına ya da lehine bir paket tur satın alınan veya satın alınması taahhüt edilen veya kendisine bir paket tur sözleşmesi devredilen tüketici’ olarak tanımlanmıştır. Paket Tur Sözleşmeleri Yönetmeliği’nin 16’ıncı maddesinin dördüncü fıkrasında “ Katılımcının gerekli tüm özeni göstermesine rağmen öngöremediği ve engelleyemediği bir durum veya mücbir sebep nedeniyle paket turun başlamasına otuz günden daha az bir süre kala fesih bildiriminde bulunması halinde, ödenmesi zorunlu vergi, harç ve benzeri yasal yükümlülüklerden doğan masraflar ile üçüncü kişilere göre ödenip belgelendirilebilen ve iadesi mümkün olmayan bedeller hariç olmak üzere, herhangi bir kesinti yapılmaksızın katılımcının ödemiş olduğu bedel kendisine iade edilir. “ denmektedir. Burada tartışılması gereken konu coronavirüsün mücbir sebep kapsamında değerlendirilip değerlendirilemeyeceğidir. Binlerce kişinin ölümüne neden olan ve çok hızlı bir şekilde yayılım gösteren bu virüs insanlarda büyük bir tedirginlik oluşturmakta, tatile çıkmak bir yana, insanlar zorunlu ihtiyaçlarını gidermek dışında evden dışarı çıkmamaktadır. Tüm bunların yanında devletin aldığı önlemler de durumun ciddiyetinin ortaya koymaktadır. Zira bu önlemler kapsamında okullardaki eğitime ara verilmiş, birçok ülkeye uçuş yasağı getirilmiş, belirli yaşın üzerindeki ve belirli yaşın altındaki insanların dışarı çıkması sınırlandırılmış ve bunun gibi birçok önlemler alınmıştır. Tüm bu vakaları değerlendirdiğimizde olağanüstü bir halin söz konusu olduğunu kabul etmemek doğru bir düşünce olmaz. Bu sebeple paket tur alımı yapan tüketicilerin karşı tarafa fesih bildiriminde bulunarak ödemiş olduğu bedeli geri alabilmesi mümkündür. Burada dikkat edilmesi gereken diğer bir konu fesih bildiriminin hangi şekilde yapılacağıdır. PTSY m.16/1’e göre “katılımcı fesih talebini paket tur düzenleyicisi veya aracısına yazılı olarak veya kalıcı veri saklayıcısı ile bildirmek koşuluyla tek taraflı olarak feshedebileceği “düzenlenmiştir.
2) Virüs sebebiyle birçok ticari işletmenin işleri durma noktasına geldi. Peki bu gerekçeye dayanarak işletme sahibi dükkan kirasını vermekten kaçınabilir mi? Kaçınırsa bu haklı bir kaçınma mıdır?
Ülkemizde Covid-19 a karşı alınan tedbirlerin başında ki en önemli tedbir olarak sayabileceğimiz, lokanta, cafe, tiyatro, sinema, kahvehane, internet kafe, çay bahçeleri ve bunlar gibi birçok işletmenin geçici süreyle durdurulması gelmektedir. Bu işletmeler günlük yaşam için vazgeçilmez olan ve gün içerisindeki müşteri talebi ile para kazanabilen yerlerdir. Bu yerlerin faaliyetlerinin durdurulmasından etkilenen şüphesiz ki işletme sahipleridir. Zira işletme sahibi faaliyetin durdurulmasına rağmen işçisine maaş ve sigorta primi ödemek, işyeri kirasını vermek gibi bir sürü yükümlülük altında olmaya devam etmektedir. Zira Türk Borçlar Kanunu’nun 324. Maddesinde “Kullanıma elverişli bulundurulduğu sürece kiralanan, kiracının kendisinden kaynaklanan bir sebeple kullanılmasa veya sınırlı olarak kullanılsa bile kiracı, kira bedelini ödemekle yükümlüdür. Bu durumda, kiraya verenin yapmaktan kurtulduğu giderler kira bedelinden indirilir. “ şeklinde belirtildiği üzere kiralanan kullanıma elverişli bir şekilde kiracının zilyetliğinde ise kiracı kiralananı kısmen veya tamamen kullanamasa bile kira bedelini ödemesi gerekmektedir. Şöyle ki; Yargıtay’ın da genellikle kabul ettiği görüşe göre kiraya veren temel borcu olan kiralananı kullanıma elverişli olarak kiracıya teslim etmesiyle birlikte edimini yerine getirmiştir. Buna bağlı olarak da özellikle kiraya verenden kaynaklanan bir sebep bulunmadığı sürece kiracıdan veya başka bir sebepten kaynaklı olarak kiralananın sınırlı olarak kullanılması veya tamamen kullanılmaması durumunda kiracı kira bedelini ödemekle yükümlüdür.
Peki herhangi bir gelir elde edemeyen işletme sahibi bu durumla nasıl baş edecek giderlerini nasıl ödeyecektir? İşte tam olarak burada mücbir sebep kavramı gündeme gelecektir. Türk Hukuk Sistemi’nde ” borçlunun şahsına ve işletmesine tamamen yabancı durumda olan, önceden tahmin edilmesi mümkün olmayan ve karşı konulamayan dış kaynaklı olaylara mücbir sebep adı verilmektedir. Buraya genellikle deprem, sel felaketi, yıldırım düşmesi, çığ, yangın, trafik kazası, hastalık gibi afetler ile, savaş, grev gibi kitlesel olaylar girer.” şeklinde tanımlanmıştır.( Prof. Dr. Ahmet M. KILIÇOĞLU Borçlar Hukuku Genel Hükümler 20. Bası syf.669) Burada da görüldüğü gibi ‘hastalık’ kavramı da mücbir sebep oluşuna neden olmaktadır. Dolayısıyla binlerce kişinin ölümüne neden olan ve tüm dünya için büyük bir tehdit oluşturan Covid-19’un mücbir sebep oluşturduğunu kabul etmekte herhangi bir engel bulunmamaktadır. Peki mücbir sebebi kabul ettikten sonra işletme sahibi ödeyemediği kira için nasıl bir yol izlemelidir? Türk Borçlar Kanunu’nda ifa imkansızlığı başlığı altında m.138’te aşırı ifa güçlüğü durumu düzenlenmektedir. Anılan bu madde ” Sözleşmenin yapıldığı sırada taraflarca öngörülemeyen ve öngörülmesi de beklenemeyen olağanüstü bir durum, borçludan kaynaklanmayan bir sebeple ortaya çıkar ve sözleşmenin yapıldığı sırada mevcut olguları, kendisinden ifanın istenmesinin dürüstlük kurallarına aykırı düşecek derecede borçlu aleyhine değiştirir ve borçlu da borcunu henüz ifa etmemiş veya ifanın aşırı derecede güçleşmesinden doğan haklarını saklı tutarak ifa etmiş olursa borçlu, hakimden sözleşmenin yeni koşullarına uyarlanmasını isteme, bu mümkün olmadığı takdirde sözleşmeden dönme hakkına sahiptir…’ şeklindedir. Yani işletme sahibi hakime başvurarak Covid-19 sebebiyle alınan tedbirler sonucu aşırı ifa güçlüğünün söz konusu olduğunu, kira sözleşmesinin yeni duruma uyarlanmasını isteyebilmektedir. Mahkeme eğer ki uyarlamanın mümkün olmadığı kanaatine varırsa maddenin devamında da belirtildiği gibi aşırı ifa güçlüğü olan tarafın sözleşmeden dönme hakkı mevcuttur.
CORONA VİRÜS VE İŞÇİ HAKLARI
1.) Corona Virüs Salgını ve İşçi ve İşverenin Sorumlulukları
Tüm dünyayı etkisi altına alan ve 11 Mart 2020 tarihinde Dünya Sağlık Örgütü tarafından pandemi ilan edilen COVİD-19 salgını ülkemizde de hızla yayılmakta ve can kayıplarına sebep olmaktadır. Salgın sebebiyle birçok işyeri ve işletmeler faaliyetlerini geçici bir süreliğine durdursa da hala faaliyete devam etmekte olan işyerlerinde milyonlarca işçi hastalık riskiyle karşı karşıya kalmaktadır. Bu gibi durumlar 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanununda ciddi ve yakın tehlike hali olarak değerlendirilmeli ve işçi ve işvereni işbu kanunun 13.maddesindeki zorunlu uygulamalara sevk etmektedir.
İş Sağlığı ve Güvenliği Kanununun 13.maddesi uyarınca ciddi ve yakın tehlike karşısında;
- Çalışanlar eğer varsa işyerindeki iş sağlığı kuruluşuna, yoksa işverene başvurarak durumun tespit edilmesini ve gerekli tedbirlerin alınmasına karar verilmesini talep edebilir.
- Kurul acilen toplanarak, işveren ise derhâl kararını verir ve durumu tutanakla tespit eder. Karar, çalışana ve çalışan temsilcisine yazılı olarak bildirir.
- Kurul veya işverenin çalışanın talebi yönünde karar vermesi hâlinde çalışan, gerekli tedbirler alınıncaya kadar çalışmaktan kaçınabilir. Çalışanların çalışmaktan kaçındığı dönemdeki ücreti ile kanunlardan ve iş sözleşmesinden doğan diğer hakları saklıdır.
- Çalışanlar ciddi ve yakın tehlikenin önlenemez olduğu durumlarda birinci fıkradaki usule uymak zorunda olmaksızın işyerini veya tehlikeli bölgeyi terk ederek belirlenen güvenli yere gider. Çalışanların bu hareketlerinden dolayı hakları kısıtlanamaz.
- İşçiler, talep etmelerine rağmen gerekli tedbirlerin alınmadığı durumlarda, tabi oldukları kanun hükümlerine göre iş sözleşmelerini feshedebilir. Toplu sözleşme veya toplu iş sözleşmesi ile çalışan kamu personeli, bu maddeye göre çalışmadığı dönemde fiilen çalışmış sayılır.
2) İşverenin Genel Yükümlülükleri
Bu çerçevedeki düzenlemelere bakacak olursak yine 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanununun 4.maddesi uyarınca işverenin iş sağlığı ve güvenliği bakımında almakla yükümlü olduğu tedbirler bulunmaktadır:
- İşveren, çalışanların işle ilgili sağlık ve güvenliğini sağlamakla yükümlüdür.
- Mesleki risklerin önlenmesi, eğitim ve bilgi verilmesi dâhil her türlü tedbirin alınması, organizasyonun yapılması, gerekli araç ve gereçlerin sağlanması, sağlık ve güvenlik tedbirlerinin değişen şartlara uygun hale getirilmesi ve mevcut durumun iyileştirilmesi için çalışmalar yapar .
- İşyerinde alınan iş sağlığı ve güvenliği tedbirlerine uyulup uyulmadığını izler, denetler ve uygunsuzlukların giderilmesini sağlar.
- Risk değerlendirmesi yapar veya yaptırır.
- Çalışana görev verirken, çalışanın sağlık ve güvenlik yönünden işe uygunluğunu göz önüne alır.
- Yeterli bilgi ve talimat verilenler dışındaki çalışanların hayati ve özel tehlike bulunan yerlere girmemesi için gerekli tedbirleri alır.
3) Corona Virüs Salgını İş Kazası Olarak Değerlendirilebilir mi?
İş kazası 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunumuz şu şekilde tanımlanmıştır:
İş kazası; işyerinde veya işin yürütümü nedeniyle meydana gelen, ölüme sebebiyet veren veya vücut bütünlüğünü ruhen ya da bedenen engelli hâle getiren olaydır. Kanunumuzun iş kazası için yapmış olduğu bu tanımın yanında Yargıtay 21.Hukuk Dairesi’nin E.2018/5018 K.2019/2931 sayılı kararına da bakacak olursak; işveren tarafından yürütülmekte olan iş nedeniyle bulaştığı anlaşılan H1N1 virüsüne bağlı olarak işçinin daha sonra ölümü iş kazası olarak kabul edilmiş olup Yargıtay iş kazasını geniş yorumlamıştır.
Corona Virüsün işçiye bulaşması halinde iş kazası olarak nitelendirilebilmesi için hastalığın nerede ve nasıl bulaştığı önemlidir. İşçi, işyerinde işin yürütümü sırasında hastalığa yakalanmış olduğunun tespit edilmiş olması halinde bu iş kazası kapsamında değerlendirilebilecek ve işverenin sorumluluğuna gidilebilecektir. Bunun yanında işyeri sınırları dışında olsa dahi işverence işçiye verilmiş işin yürütümü sırasında işçinin hastalığa yakalanmış olduğunun tespit edilmesi durumunda da yine iş kazası prosedürlerinin uygulanması gerekmektedir. Ancak sağlık iş kolunda çalışan sağlık çalışanının çalışması sırasında Corona virüsünün bulaşması halinde 6331 sayılı İş Sağlığı Ve Güvenliği Kanunu’nun l bendi gereğince “Meslek hastalığı: Mesleki risklere maruziyet sonucu ortaya çıkan hastalığı” meslek hastalığı olarak kabul edileceği görüşü mevcuttur.
4) Corona Virüs Salgını Nedeniyle İşçi İş Akdini Feshedebilir mi?
- İşçinin çalıştığı işyerinde bir haftadan fazla süre ile işin durmasını gerektirecek zorlayıcı sebepler ortaya çıkarsa işçi, iş sözleşmesini sürenin bitiminden önce veya bildirim süresini beklemeksizin feshedebilir.
İşçinin feshinin haklı nedene dayanabilmesi için bir haftalık sürenin dolması gerekmektedir ancak işçi iş akdini bir haftalık süreden önce feshederse iş akdi haksız nedenle feshedilmiş olup işçinin işverene tazminat ödeme yükümlülüğü doğabilir.
İş Sözleşmesinin Feshi Konusunda Yeni Düzenleme Gündemde
4857 sayılı İş Kanunun 24.maddesine göre mevcut durumda(zorlayıcı sebeple) işverenin belirli şartlarda iş sözleşmesini haklı nedenle feshedebileceği düzenlenmekle birlikte Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı tarafından hazırlanan bazı kanunlarda değişiklik yapılmasına dair kanun teklifi taslağıyla İş Kanunu’na geçici madde ile ekleme yapılarak COVİD-19 tedbirlerinin uygulandığı dönemde işten çıkartma yasağı getirilmiştir. Buna göre, İş Kanunu kapsamında olan ve olmayan her türlü işçinin iş sözleşmesi, üç ay süreyle feshedilmeyecek. Fesih yasağı uygulanan hallerde işveren işçiyi ücretsiz izne ayırabilecek. İşten çıkarma yasağı süresi Cumhurbaşkanı tarafında 6 aya kadar uzatılabilecek. 15 Mart 2020 tarihinden sonra ücretsiz izne ayrılan işçilere ve bu tarihten sonra işten çıkartılıp da işsizlik ödeneğinden istifade edemeyen işçilere İşsizlik Fonu’ndan günlük 39.24 TL nakdi ücret ödenmesi planlanıyor.
1) İşveren İşçiyi Ücretsiz İzne Çıkarabilir mi?
İş Kanunumuzda sınırlı olarak, işçilere tanınan ücretsiz yol izni ve analık izni dışında, ücretsiz izin uygulaması ancak tarafların anlaşmasıyla gündeme gelebilmektedir. Dolayısıyla işverenin kanunda sınırlı hallerde düzenlenen ücretsiz izin müessesesine tek taraflı olarak başvurması mümkün değildir. Ücretsiz izin halinde işçi ücrete hak kazanamayacağından işçinin muvafakati alınmadan ücretsiz izne çıkartılamayacaktır. İşverenler bu talebi işçiye mutlaka yazılı olarak yapmalıdır. Buna karşılık, işveren tarafından yapılan bu önerinin, işçiler tarafından kabulü açık veya örtülü bir şekilde gerçekleşebilir. İşçinin rızası alınmadan ücretsiz izne çıkartılması durumunda ise iş sözleşmesinin işveren tarafından haklı neden olmaksızın feshedildiği Yargıtay tarafından kabul edilmektedir. Yargıtay kararlarında tarafların ücretsiz izin konusunda anlaşmaları halinde, ücretsiz izin süresince iş sözleşmesinin askıda kalacağı” esası kabul edilmiştir. İş sözleşmesinin askıda kaldığı bu süre içerisinde işçi çalışmayacak, işveren de işçiye ücret ödemeyecektir. Askıya alınma halinde sadece asıl ücret değil ücret ekleri de ödenmez. Bu dönemde işverene ait olan işletme riskine işçi katlanmış olacaktır.
2) İşveren İşçiyi Yıllık Ücretli İzne Çıkarabilir mi?
İşveren işçiyi var olan yıllık izin haklarını kullandırmak üzere tek taraflı olarak yıllık izne çıkarabilecektir. Zira izin süresince çalışan ücrete hak kazanabilmektedir ve mevzuatın ilgili hükümleri uyarınca işverenlerin iznin ne zaman kullandırılacağıyla ilgili de yönetim yetkileri bulunmaktadır.
3) İşveren Toplu Yıllık İzin Kullandırabilir mi?
İşveren veya işveren vekilinin corona virüs sebebiyle çalışanlarını toplu olarak izne çıkarması mümkündür. Yıllık Ücretli İzin Yönetmeliği’nin 10. Maddesinde “ İşveren veya işveren vekili Nisan ayı başı ile Ekim ayı sonu arasındaki süre içinde, işçilerin tümünü veya bir kısmını kapsayan toplu izin uygulayabilir.” denilmektedir. Ayrıca yine aynı maddede, toplu izin dönemleri, bu dönemlerde henüz yıllık ücretli izin hakkını kazanmayan işçileri de kapsayacak şekilde belirlenebileceği belirtilmiştir.
4) İşyerinde Kısa Çalışma Uygulanabilir mi?
4447 sayılı Kanunda işverence kısa çalışmaya, genel ekonomik sektörel veya bölgesel kriz ile zorlayıcı sebeplerle başvurulabileceği belirtilmiştir. Ayrıca Kısa Çalışma Yönetmeliği’nin zorlayıcı sebep tanımında salgın hastalığa açıkça yer verilmiştir. Kanuna göre işyerindeki haftalık çalışma sürelerinin geçici olarak önemli ölçüde azaltılması veya işyerinde faaliyetin tamamen veya kısmen geçici olarak durdurulması hallerinde üç ayı aşmamak üzere kısa çalışma yapılabilecektir. Bu süre Cumhurbaşkanı kararı ile 6 aya kadar uzatılabilecektir. Kısa çalışma kararını veren işveren, durumu derhal gerekçeleri ile birlikte Türkiye İş Kurumu’na, varsa toplu iş sözleşmesi tarafı sendikaya bir yazı ile bildirir. Kısa çalışma kapsamında işçilere kısa çalışma ödeneği ödenmesi ve genel sağlık sigortası primlerinin ödenmesi hizmetleri sağlanmaktadır. İşçinin ücretsiz izne çıkarılması için açıkça yazılı izni alınması gerekmekte ise de kısa çalışma uygulaması için işçinin muvafakatine gerek bulunmamaktadır.
1) Kiracım kiramı ödemiyor kira sözleşmesini fesh edebilir miyim?
Covid-19 ifa imkansızlığı oluşturup sözleşmeyi fesih etme hakkı mı tanıyacak yoksa ifa güçlüğü oluşturuyor deyip uyarlama mı talep edilecek sorusu her kira sözleşmesinin özellikleri dikkate alınarak cevaplanabilir. Burada önemli olan nokta Covid-19 un ifa edimine etkisine bakılmalıdır. Fakat bununla birlikte tüm dünyayı etkisi altına alan ve DSÖ tarafından pandemi ilan edilen Koronaya karşı mücadelede 26 Mart 2020 tarihinde Resmi Gazetede yayımlanan Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun Geçici 2.Maddesi ile 01/03/2020 tarihinden 30/06/2020 tarihine kadar işleyecek işyeri kira bedelinin ödenmemesi kira sözleşmesini fesih veya tahliye sebebi oluşturmayacaktır hükmü yer almaktadır. Bu genelgenin başka olumsuz durumlara yol açacağı ayrıca geçici bir çözüm olduğu ve tartışmaları bir süreliğine durduracağı açıktır. Ancak bu genelge ile kira sözleşmesinin hükümlerinin tamamen askıya alındığı sanılmamalıdır.
2) Üniversite öğrencisiyim. Korona sebebiyle evde kalmıyorum kira borcum devam eder mi?
YÖK 13.03.2020 tarihinde yayımlanan “Koronavirüs (Covid-19) Bilgilendirme Notu: 1” başlıklı bilgilendirme ile üniversiteler ikinci bir duyuruya kadar eğitim-öğretime fiili olarak ara vermiştir. Kira sözleşmelerinde de diğer sözleşmelerde olduğu gibi ahde vefa kuralı geçerlidir. Ancak bu mutlak bir kural değildir ve sınırlandırmaları mevcuttur. Bu sınırlandırmaları ifa güçlüğü (madde138) olağanüstü fesih(madde 331) ve mücbir sebep olarak değerlendirebiliriz.
Yine Türk Borçlar Kanunu’nun 324. Maddesi dikkate alındığında kiralanan kullanıma elverişli bir şekilde kiracının zilyetliğine bırakılmış olduğundan kiraya veren edimini ifa etmiş sayılacağından kiracı kiralananı kısmen veya tamamen kullanamasa bile kira bedelini ödeme borcu altındadır. Kira sözleşmeleri kapsamında bu durumları tek tek inceleyecek olursak koronanın taraflarca sözleşme yapılma esnasında öngörülmediği, borçludan kaynaklanan bir sebep olmadığı, sözleşmesinin yapıldığı sıradaki olgulara göre sözleşmenin ifasını istemenin dürüstlük kuralına aykırı olacağı aşikardır. TBK madde 138 e göre Covid-19 un aşırı ifa güçlüğü oluşturacağını söylemek mümkündür. Bu durumda sözleşmenin uyarlanması talep edilebilir.
Bir diğer durum TBK madde 331 deki kira sözleşmelerindeki olağanüstü fesihtir. Madde hükmü şu şekildedir: “Taraflardan her biri, kira ilişkisinin devamını kendisi için çekilmez hâle getiren önemli sebeplerin varlığı durumunda, sözleşmeyi yasal fesih bildirim süresine uyarak her zaman feshedebilir. Hâkim, durum ve koşulları göz önünde tutarak, olağanüstü fesih bildiriminin parasal sonuçlarını karara bağlar.” Burada önemli bir durum olmalı bu önemli durum kira sözleşmesini çekilemez hale getirmeli ve bunlara bağlı olarak yasal bildirim süresine uyularak sözleşme fesih edilmelidir. Covid-19 un Türkiye’de ve dünyadaki durumu ve alınan tedbirler göz önüne alındığında önemli bir sebep teşkil ettiği söylenebilir.
Bir başka durum Covid-19 un mücbir sebep teşkil edip etmeyeceğidir. Yargıtay 9. Hukuk Dairesi, 20.11.2018 Tarih, 2016/14140 Es. Ve 2018/21011 Kr. Sayılı kararındaki” “Sel, kar, deprem gibi doğal olaylar nedeniyle ulaşımın kesilmesi, salgın hastalık sebebiyle karantina uygulaması gibi durumlar zorlayıcı nedenlerdir.” Bu karar doğrultusunda ve de tüm dünyada yaşanan gelişmeler doğrultusunda Covid-19 un mücbir sebep teşkil ettiğini söylemek mümkündür. Bu durumda kira sözleşmesinde eğer mücbir sebeple ilgili bir hüküm varsa o da özellikle dikkate alınmalıdır. Tüm bu anlattığımız seçeneklerle birlikte somut olaya bakılmalı ve ona göre bir değerlendirme yapılmalıdır. Örneğin öğrenci evinde kalıp aile evine gitmeyen bir kişinin bu seçeneklerden yararlanamayacağını söyleyebiliriz. Bununla beraber üç kişi bir evi tutmuş fakat bir kişi hala evde kalıyorsa ya da öğrenciler son sınıf öğrencisi ise gidilecek yol bu durumlar dikkate alınarak seçilmelidir.
Av.Hilal BALCI
Av.Nihal NOHUT
Stj.Av.Hilal İlginur KARSLI
Stj.Av.Hümeyra KOMAN
Stj.Av.Nihal TURGUT
Stj.Av.Merve ACAR
NOT : *Çalışmada belirtilen hususlar kanaatimizi yansıtan ve genel hukuki değerlendirmelerimiz olup somut olayın hukuk sebep ve sonuçları ayrıca değerlendirilmelidir!