USULSÜZ TEBLİGAT

USULSÜZ TEBLİGAT

Usulsüz tebligat kavramını anlayabilmek için öncelikle tebligat kavramını bilmemiz gerekir. Tebligat, belirli hukuki işlemleri, o hukuki işlemlerle ilgili kişilere, Kanun’da belirtilen usule uygun olarak bildirmek için yapılan belgelendirme işlemidir. Bir davada veya icra takibinde yapılan işlemlerin hüküm ifade edebilmesi ve tarafların bu işlemler sonucunda kendilerine tanınan hakları kullanabilmeleri, bu işlemleri öğrenmelerine bağlıdır. Tebligat kavramını kısaca açıkladıktan sonra usulsüz tebligat kavramı üzerinde duralım.

Öncelikle , tebligat yokluğu ve usulüne uygun olmayan tebligat kavramlarını iyice ayırt etmek gerekir çünkü ikisinin hukuki sonuçları birbirinden oldukça farklıdır. Tebligatın iki unsuru olan yazılı bilgilendirme ve belgelendirme unsurlarından sadece biri bile yoksun ortada bir tebligat işleminden bahsedilemez. Bu durumda tebligat yokluğu gündeme gelecektir. Ancak bu iki unsur mevcut olmakla birlikte yapılan tebligat kanuna uygun değilse usulsüz tebligat meydana gelir. 

Tebliğin kime ve nasıl yapılacağı Tebligat Kanunu ve Tebligat Kanununun Uygulamasına Dair Yönetmelik’te belirlenmiştir. Belirlenen bu usullere uygun yapılmayan tebligat usulsüz tebligat sayılır.

Yukarıda Kanun’a uygun olmayan tebligatın usule aykırı bir tebligat olduğunu ifade ettik . Tebligat Kanunu’na göre tebligat, kural olarak doğrudan doğruya işlemin muhatabına yapılmalıdır. Bu durumun istisnaları vardır. Tebligat Kanunu m.11, 13, 14, 15, 16, 17, 18 ve 19’da muhatap dışında tebellüğe yetkili şahıslar belirlenmiştir. Tebligat, tebligatı almaya yetkili şahıslar dışında birine yapıldığında usule aykırı tebligat halleri oluşacaktır

Örneğin Tebligat Kanunu Madde 16 ya göre :

Kendisine tebliğ yapılacak şahıs adresinde bulunmazsa tebliğ kendisi ile aynı konutta oturan kişilere veya hizmetçilerinden birine yapılır.  Bu maddeye göre şahıs evde yokken kardeşine yapılan tebligat usulüne uygun görünüyor olsa bile şahıs kardeşiyle aynı konutta oturmuyor ise tebligat usulsüz sayılır.

Usulsüz tebligatı düzenleyen kanun maddesine bakacak olursak Tebligat Kanunu madde 21 şu şekildedir :

Kendisine tebligat yapılacak kimse veya yukarıdaki maddeler mucibince tebligat yapılabilecek kimselerden hiçbiri gösterilen adreste bulunmaz veya tebellüğden imtina ederse, tebliğ memuru tebliğ olunacak evrakı, o yerin muhtar veya ihtiyar heyeti azasından birine veyahut zabıta amir veya memurlarına imza mukabilinde teslim eder ve tesellüm edenin adresini ihtiva eden ihbarnameyi gösterilen adresteki binanın kapısına yapıştırmakla beraber, adreste bulunmama halinde tebliğ olunacak şahsa keyfiyetin haber verilmesini de mümkün oldukça en yakın komşularından birine, varsa yönetici veya kapıcıya da bildirilir. İhbarnamenin kapıya yapıştırıldığı tarih, tebliğ tarihi sayılır. Bu maddeye göre :

1.    Muhatabın bilinen en son adresine çıkartılan tebligatın muhatap ya da onun adına tebellüğe yetkili kimselerin adreste bulunmamaları ya da tebellüğden imtina etmeleri,

2.    Tebligatın muhtar, ihtiyar heyeti azası ya da zabıta imzasına teslim edilmiş olması,

3.    Gerçekleşen tüm bu hususların (adreste bulunamama nedeni, haber verilenin sıfatı ile ismini, tebligatın teslim edildiği makam ile haber verilen kişinin kim olduğu) hem tebligatı içeren belgeye hem de kapıya yapıştırılacak ihbarnameye anlaşılır bir şekilde yazılmış olması

4.    En yakın komşularından birine, varsa yönetici veya kapıcıya tebligatı alacak şahsa haber vermesi hususunun bildirilmesi,

5.    Muhatabın kapısına ihbarname yapıştırılmış olması.

Bu unsurlardan herhangi biri doğru şekilde gerçekleştirilemez ise Tebligat Kanunu 21/1 e göre usulsüz tebligat halleri oluşacaktır.

Önemle dikkat etmek gerekir ki tebliğ memuru kişinin adreste neden bulunmadığını veya geçici süreli olarak mı bulunmadığını araştırmakla yükümlüdür. Bu hususlar gözetilmeden yapılan tebligatlar usulsüz sayılır.

Nitekim Yargıtay 2.Hukuk Dairesi 2019/4731 E.  , 2019/12154 K.

Tebligat Kanun ve Yönetmeliğin ilgili maddeleri uyarınca, yapılacak tebliğ işleminde muhatap adreste bulunmaz ise; adreste bulunmama sebebi, tevziat saatindensonra adrese dönüp dönmeyeceği araştırılarak komşu (kapıcı-yönetici) beyanının alınması, beyanda bulunan komşunun adı ve soyadının tebligat parçasına yazılması ve imzasının alınması gerekir. demektedir.

Usulsüz tebligatı daha iyi kavramamız açısından birkaç Yargıtay kararını incelememizde fayda var.

12. Hukuk Dairesi 2016/9795 E. ,2017/1346 K.

Şikayete konu ödeme emri tebliğ evrakı üzerinde; tebligat mazbatasını çıkaran mercii tarafından TK’nun 23/1-8. ve Yönetmeliğin 16/2. maddesi kapsamında bir şerh verilmediği anlaşılmakta olup; dağıtıcının kendiliğinden ödeme emri tebliğ işlemini TK’nun 21/2. maddesi uyarınca yapması yukarıda değinilen yasa ve yönetmelik hükümlerine aykırıdır. Bu nedenle, sözü edilen tebligatın usulüne uygun yapıldığını söyleyebilme olanağı yoktur.

12. Hukuk Dairesi         2012/5698 E.  ,  2012/21858 K.

Görüldüğü gibi tebliğ memuru, muhatabın adreste geçici olarak bulunmamasebebini ve tevziat saatlerinden sonra geleceğini tespit etmediğinden ve kimin beyanını aldığı belirsiz olduğundan, bu hali ile tebliğ işlemi, 7201 Sayılı Kanunun21/1. maddesi ile Tebligat Tüzüğü’nün 28. maddesi hükümlerine uygun yapılmamıştır.

12. Hukuk Dairesi         2014/19749 E.  ,  2014/23677 K

Somut olayda ihalenin feshini isteyen şikayetçi borçluya satış ilanının 11/01/2014 tarihinde “aynı çatı altında eşi İsmet Yağcı imzasına tebliğ edildi.” açıklaması ile Tebligat Kanunu’nun 16. maddesine göre tebliğ edildiği görülmektedir. Satış ilanının anılan yasal düzenleme ve yönetmelik hükmü uyarınca muhatap borçlunun adreste bulunup bulunmadığı tespit edilmeksizin aynı konutta oturan eşine tebliğ edilmesi usulsüzdür. 

Bu kararlardan da anlayacağımızın gibi usulsüz tebligat tek bir sebebe bağlı olarak değil birçok sebeple gerçekleşebilir. Bu nedenle bir tebligatı incelerken tüm bu sebepleri göz önünde bulundurmak elimizdeki tebligatın usulsüz bir tebligat olup olmadığını anlamamız açısından oldukça faydalıdır.

Usulsüz tebligat daha önce de ifade ettiğimiz üzere mutlak geçersiz değildir. Muhatap usulsüz yapılmış olsa dahi tebligatı bir şekilde öğrenmişse tebligat geçerli olacaktır. Muhatabın usulsüz tebligatın içeriğini öğrendiğini beyan ettiği tarih tebliğ tarihi olacaktır.(Tebligat Kanunu m32/3) Dolayısıyla , usulsüz tebliğ öğrenilmedikçe tebliğe bağlı süreler işlemeyeceği gibi hukuki sonuçları da doğmayacaktır.

Muhatap usulsüz tebliği öğrendiğini sözlü olarak ifade etmesinin yanı sıra bazen de hal ve hareketlerinden tebliği öğrendiği anlaşılabilir. Muhatap beyan etmediği halde tebliğ konusuyla ilgili bir işlem yapmışsa tebliği öğrenmiş sayılmalıdır. Doktrinde de ifade edildiği üzere muhatabın tebliği öğrendiğini sözlü olarak beyan ettiği tarihten daha önce öğrendiğininin ispatı mutlaka yazılı bir belgeyle olmalıdır. Yazılı belge ile ifade edilmek istenen ise resmi veya tebliğin muhatabı tarafından imzası ikrar edilmiş bir belge olmasıdır.

Tebligat ; hukuki dinlenilme hakkının ilk unsurunu oluşturan bilgilenme hakkı bakımından önemlidir. Usulüne uygun olmayan bir tebligat , hukuki dinlenilme hakkının ihlali sayılabilecek niteliktedir. Bu sebeple kişinin bir davada veya takipte itirazlarını ileri sürebilmek , meramını anlatabilmek ve kendini ifade edebilmesinin ilk kapısını ancak usulüne uygun bir şekilde bilgilendirilmesi açar.

Stj.Av.Merve YAMAK

KAYNAKÇA:• 7201 sayılı Tebligat Kanunu• Tebligat Kanununun Uygulanmasına Dair Yönetmelik• Yargıtay İçtihatları • TBB Dergisi 2022(158) 

Bu gönderiyi paylaş